Hoşgörü ve sevgi üzerine kurulu görüşlere dayalı felsefesi ile Mevlevîlik tarikatının önderi müslüman şair ve filozof Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ile özdeşleşen Konya ili, her 17 Aralık gecesi Konya Şeb-i Aruz törenlerine ev sahipliği yapıyor. Kelime anlamı “düğün gecesi” olan Şeb-i Aruz, Mevlana’nın ölüm yıl dönümü olan 17 Aralık’ta Rabb’ine kavuşma gecesi olarak kutlanıyor. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri olarak adlandırılan törenler 17 Aralık haftası boyunca çeşitli etkinliklerle kutlanırken dünyanın dört bir tarafından yoğun ilgi görüyor.

Konya Şeb-i Aruz etkinliklerinde 17 Aralık haftası boyunca gündüz ve gece binlerce ziyaretçinin katıldığı Sema Törenleri yapılır. Farsça adı Mukabele olan Sema Töreni birden fazla semazenin belirli kurallar altında birlikte gerçekleştirdiği semaya verilen isimdir. Mevleviler tarafından gerçekleştirildiği için Mevlevi Mukabelesi adı alan gösteriler dahil tüm Şeb-i Aruz kutlamaları canlı olarak yayınlanmaktadır. Ancak, özellikle hoşgörü felsefesini benimseyerek dini görüşü ne olursa olsun her kula sevgi ile yaklaşmayı ilke haline getirmiş olan Mevlana’nın ölüm yıl dönümü kutlamaları, yalnızca aynı dini görüşü paylaşan bireylerin değil dünyanın her yerinden binlerce katılımcının Konya’da buluşmasını sağlamaktadır.

Sema Törenleri Nasıl Gerçekleşir?

Konya Şeb-i Aruz

Sema Törenleri Semazen başı ile birlikte tüm semazenlerin meydanı selamlaması ve postu yere sermesi ile başlayan ve yedi farklı bölümden oluşan törenlerdir. Birinci bölümde Hz. Muhammed’i, tüm peygamberleri ve Allah’ı metheden övgü şiiri okunur. İkinci bölümde Allah’ın tüm evreni yaratırken ettiği “ol” emrine ithafen davul sesi vurulur. Üçüncü bölümde her şeye hayat verilmesine ithafen ney üflenir ve ney taksimi verilir ve dördüncü bölümde postun önünde selam verilerek beşinci bölüm olan semaya geçilir. Altıncı bölümde Kuran-ı Kerim’den bir bölüm okunduktan sonra son bölüm olan yedinci bölümde tüm peygamberlere, yaşamış ve yaşayan alimlere ve tüm müslüman ümmetine dua edildikten sonra Fatiha Suresi ile son selama geçilir.

Şeb-i Aruz etkinlikleri boyunca murtiban, sazende ya da saz heyeti denilen müzisyenler tarafından çalınan ilahiler eşliğinde gerçekleştirilen sema gösterileri ikindi namazından itibaren Kuran-ı Kerim okunması eşliğinde devam ederek sona erer. Şeb-i Aruz töreninde, semazen ve müzisyen sayısı diğer günler yapılan sema gösterilerine göre daha fazladır. Bir görsel şölen olmanın ötesinde manevi bir bütünlük ile Mevlevi felsefesinin yaşatılmasını amaçlayan Şeb-i Aruz haftası boyunca şehirde bulunan kültür merkezlerinde çeşitli söyleşiler ve tasavvuf müziği konserleri gerçekleştirilir. Böylece şehrin dört bir yanında etkinlikler gerçekleştirilerek tasavvuf felsefesi tüm milletler ve dinlerden katılımcıların eşliğinde paylaşılır.

Hz. Mevlana’nın Ölüm Felsefesi

Rabb’ine olan sevgisi ve imanını ifade ettiği rubailerinden birinde “Aşksız olma ki ölmeyesin. Aşkla öl ki diri kalasın…” diyen Mevlana, hayattayken yazdığı pek çok mesnevi ve rubaide iman edenin ölümünün Rabb’ine kavuşma anı olduğunu ve bu anın kalanlar tarafından yas ve matemle değil sevinç ve kutlama ile karşılanması gerektiğini ifade etmiştir. Bu nedenle Şeb-i Aruz gecesi Mevlana’nın aşığı ile buluşması adeta düğün kutlaması olarak görülerek ölüm yıl dönümünde kutlamalar gerçekleştirilir.

Tarihte Mevlana’nın ölüm yıl dönümlerinde şehir meydanına yer sofralarının kurulduğu, kilimler ve halılar üzerinde meyvelerin yendiği, adeta bir düğün ziyafeti verilir gibi etkinlikler gerçekleştirilir. Ney eşliğinde tasavvuf müziği çalınarak gerçekleştirilen toplantılarda ayinler okunduğu, yemekler yenildiği ve sohbetler edildiği bilinmektedir. Bu toplantılar ve kutlamalar zaman içerisinde, Mevlana’nın ölüm gününü hasretiyle yanıp tutuştuğu Rabb’ine kavuşma günü olarak betimlemesinden de yola çıkılarak düğün gecesi adı verilmiş ve Şeb-i Aruz gecesi olarak her sene kutlanmaya başlanmıştır.