
Tatile çıkmanın, seyahat etmenin, farklı yerleri ve kültürleri tanımanın en keyifli yanlarından biri de değişik yiyecekleri tatmak, farklı yeme-içme alışkanlıklarını deneyimlemek. Bu anlamda gastronomi turizmi, turizm içerisinde başlı başına ayrı bir yere ve öneme sahip. Dünyanın özgün mutfaklarıyla öne çıkan bölgeleri, farklı lezzetleri tatmak isteyen gezginlerin uğrak noktaları arasında yer alıyor. Fakat gastronomi meraklıları için yalnızca özgün ve yöresel mutfaklar ilgi çekici değil. Hünerli şeflerin elinden çıkan lezzetler defalarca tattığınız bir yemeği bambaşka bir şölene dönüştürebiliyor. Bazı restoranlar mükemmel manzaraları ya da geliştirdikleri özel konseptler ile farklı bir deneyim yaratmayı başarırken bazıları ise kusursuz ve ilgi çekici sunumlarıyla unutamayacağınız keyif dolu anlar yaratıyor. Dünya keşfetmenizi bekleyen restoranlarla dolu bir sofra! Siz de seyahatlerine lezzet katmayı sevenlerdenseniz bu restoranları mutlaka keşfedin.
Eleven Madison Park – New York – ABD
Eleven Madison Park hem konumu, hem mimarisi hem de şef Daniel Humm’un muhteşem lezzetleriyle benzersiz bir deneyim sunuyor. Madison Park’a tepeden bakan restoran, yüksek tavanı ve kocaman pencereleriyle 1920’lerin Art Deco mimarisine sahip tarihi bir binada yer alıyor. Dünyanın en iyi restoranları arasında gösterilen Eleven Madison Park, yaratıcı sunumu ve geleneksel tatların yeni yorumlarından oluşan menüsüyle öne çıkıyor.
Grotta Palazzese – Puglia – İtalya
Yemek kültürü denildiğinde akla ilk gelen ülkelerden biri tabii ki İtalya, fakat Grotta Palazzese’nin mutlaka keşfetmeniz gereken restoranlar arasına girmesinin nedeni yalnızca sunduğu lezzetler değil. Bari’nin 30 km güneyinde, Brindisi’yi Roma’ya bağlayan tarihi yol üzerindeki Polignano’da yer alan bu restoran yarattığı atmosfer ve benzersiz konumuyla dikkat çekiyor. Kayalıkların içinde, doğal bir mağarada, Adriyatik’in büyüleyici manzarası eşliğinde oturmak 18. yüzyıldan bu yana ziyafetler verilen mekanda tarihi ve doğayı içinizde hissetmek bu restoranı keşfetmeniz için başlı başına bir neden.
Maison Lameloise – Chagny – Fransa
Konumuz yemek ve lezzet dolu restoranlarsa Fransa‘yı es geçmek olmaz. Maison Lameloise, Fransa’nın doğusunda, Bourgogne Bölgesi’ndeki Chagny komününde hizmet veriyor. 1921 yılında açılan restoran, o günden bu yana geleneksel lezzetleri modern mutfakla harmanlayarak ziyaretçilerinin beğenisine sunuyor. Mevsimsel olarak menüsünü yenileyen daima taze malzemelerden oluşan yiyecekler sunan Maison Lameloise’de özellikle enfes Fransız peynirlerinden tatmanızı öneririz. Dilerseniz restorandaki gurme hediye sepetlerinden alarak tatilde yanınızda olamayan sevdiklerinize lezzet dolu bir sürpriz de yapabilirsiniz.
Black Swan – Oldstead – İngiltere
York’un hemen dışında yer alan Black Swan geleneksel İngiliz mutfağından lezzetler sunan bir aile restoranı. 2013 yılında İngiltere‘nin en genç Michelin yıldızlı şefi olan Tommy Banks’in hazırladığı yaratıcı menüler 2016 ve 2017 yılında Great British Menu ödülünü kazandı. Menüdeki her bir yemek uzun yıllara dayanan bir geleneğin izlerini ve usta bir aşçının mükemmeli arayan yaratıcılığını taşıyor. Bu lezzetli yiyecekleri tarihi bir binanın; şöminesinde odunların yandığı, İran halılarıyla kaplı, mumlarla aydınlatılmış bir odasında tatmayı mutlaka deneyimlemeniz gerekiyor.
Den – Tokyo – Japonya
Japonya‘daki en iyi restoranlar arasında yer alan Den’in sahibi ve şefi Zaiyu Hasegawa; yüzyıllara dayanan geleneksel Japon mutfağının sınırlarını genişleten, geleneksel yemekleri dünya mutfağından aldığı esinlerle buluşturan lezzetleriyle biliniyor. Den’in menüsündeki her yemek günlük, taze olarak alınan malzemelerle üretiliyor. Hasegawa küçük dokunuşlarla sunumlarına espri ve muziplik katmayı da ihmal etmeyek ziyaretçilerinin gönlünü kazanmayı iyi biliyor. Japon mutfağındaki köklü geleneğin çağdaş bir yorumunu ve dünya mutfağıyla kucaklaşmasını deneyimlemek isteyenlere de Tokyo’daki Den’i keşfetmek kalıyor.