
Yaşadığımız şehirler hayatlarımızı ve kariyerlerimizi ister istemez etkiliyor. Fakat söz konusu bazı yazarlar ve şehirler olduğunda, bu etkileşim hem yazarın hem de şehrin kaderini değiştirebiliyor. Dünyanın diğer ucunda, size tamamen yabancı bir şehir, harika bir roman ile odanıza kadar girebiliyor. Yazarlara İlham Veren Şehirler, insanlar tarafından kitaplar sayesinde dünyanın diğer ucundaki bu şehirleri merak ettiriyor ve bu şehirler kitaplarla olan etkileşimleri sayesinde popüler birer tatil destinasyonu haline gelebiliyor.
Aracataca ve Gabriel Garcia Marquez
Büyülü gerçekçilik akımının usta ismi Kolombiyalı ünlü yazar Marquez’in, yayımlanan kitaplarının çoğunda, doğup büyüdüğü kasaba olan Aracataca’dan ilham aldığı biliniyor. Dünyaca ünlü Yüzyıllık Yalnızlık kitabında geçen Maconda Köyü ise Aracataca’nın tüm dünyada sahip olduğu ünün sebebi olarak öne çıkıyor. Yazarın; Kırmızı Pazartesi ve Kolera Günlerinde Aşk kitapları da benzer kasabalarda yaşanan olaylardan oluşuyor. Marquez’in özellikle çocukluğunda yaşadığı olayları kendi tarzı ile yansıttığı kitapları sayesinde Aracataca artık bilinmez bir kasaba olmaktan çıkmış durumda. Bugün binlerce Marquez hayranı, Marquez’in müzeye dönüştürülen evini ziyaret ediyor. Bu ziyaretler sayesinde, Marquez’den sonra bile köye katkı sağlanmaya devam ediliyor.
St. Petersburg ve Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Rus Edebiyatı’nın ünlü ismi Dostoyevski’nin kitaplarında da aşık olduğu şehrin izleri göze çarpıyor. Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler gibi kitaplarında okuyucuya Rusya’yı her yönüyle hissettiren yazar, Moskova’da doğsa da eğitimini Petersburg’da almış. Kitaplarını burada yazmış ve burada hayata gözlerini yummuş. Yaşadığı ev ise doğumunun 150. yılından itibaren müze olarak kullanılıyor. Şehri çok seven ve her gün ne olursa olsun akşam saatlerinde Petersburg’u yürüyerek gezen yazar, kitaplarında da bu sevgiyi okuyucuya hissettiriyor. Petersburg’u ziyaret etmeyi düşünen seyahatseverleri ise şehirde muhteşem bir Dostoyevski Müzesi bekliyor. Yazarın içtiği sigaralardan tutun, yazarken kullandığı kalemlere kadar birçok eşya Petersburg’daki müzede meraklılarını bekliyor.
Prag ve Franz Kafka
Dava ya da Dönüşüm gibi tüm dünyada ünlü eserleriyle bilinen Kafka, Prag için özel bir anlama sahip. Adını duyurmak ve turist çekmek için kimseye ihtiyacı olmasa da Prag’da her dükkanda ve sokakta yazarın izlerine rastlanabiliyor. St. Nicholas Kilisesi’nin hemen yanında bir dairede doğan yazarın adını bu sokakta bir kafede de görebilirsiniz. Gerçek bir Kafka hayranıysanız, yazarın felsefe konuşmaları yaptığı Cafe Louvre’i ve yakın arkadaşı Max Brod ile buluşma yeri olan Cafe Arco’yu ziyaret edebilirsiniz. Franz Kafka’nın aile fertleri ile yan yana olan mezarını ziyaret edebileceğiniz Yeni Yahudi Mezarlığı da Prag’da yer alıyor.
Paris ve Victor Hugo
Romantizm akımının en büyük isimlerinin başında gelen Victor Hugo, çocukluğunu İspanya’da geçirse de babasının görevi nedeniyle sonradan Paris‘e taşınmış. Paris’te hukuk eğitimine başlayan Hugo daha sonra eğitimini yarıda bırakmış ve edebiyatla uğraşmaya başlamış. 5 numaralı metro hattını kullanarak ulaşabileceğiniz Victor Hugo evinde yazarın edebi yaşamına dair tüm izlere rastlayabilirsiniz.
Paris birçok yönüyle ziyaretçilerin ilgisini çekse de Victor Hugo hayranları onun yaşadığı evi ve sokağı da oldukça merak ediyor. Yazarın yaşadığı evde yılın belli dönemlerinde yapılan sergiler de bu yüzden büyük ilgi görüyor. Yazarın en bilinen eserlerinden Notre Dame’ın Kamburu Paris’te geçiyor. Yıkılmak istenen katedrale ilginin artması için yazılan eser, Paris’in o dönemini ve yazarın edebi bakış açısını oldukça iyi anlatıyor. Kitabın yarattığı etki sonucunda ise katedralin yıkımından vazgeçiliyor ve katedral daha çekici hale getiriliyor.