Avrupa’da bulunan, Polonya’nın en özel şehirlerinden birisi olan ‘’Krakow’’ tanık olduğu tarihi olaylar ve çeşitli mimari öyküleriyle belki de değeri en az bilinen şehirlerden biridir. Birçok medeniyetin etkisinin de bulunduğu bu şehir, çok özel ve alışılmadık bir seyahat deneyimi sunacak. Peki nedir bu şehri bu kadar özel kılan? Çantalarımız ve fotoğraf makinelerimiz hazırsa yolculuğumuza başlayabiliriz.
Bir şehri tanımaya başlamamız gereken yer, o şehrin sokaklarıdır. Elimizden fotoğraf makinesini düşüremeyeceğimiz, etrafı incelemekten önümüze bakamayacağımız bu sokaklar mükemmel mimari yapılar ile çevrili. Bolca fotoğraf eşliğinde, sokakların tadını çıkararak ilk noktamıza doğru ilerliyoruz.
Old Town (Rynek Glowny)
40 bin metre karelik alana sahip olan bu devasa meydan, etrafındaki restoranlarıyla, kafeleriyle ve sokak sanatçılarının ortama kattığı harika melodiler ve sergiler ile gezmek için harika bir ortam sunuyor. Avrupa’nın en eski meydanı olan bu tarihi yerin bir de kapalı çarşısı bulunuyor. Hediyelik eşya almayı unutmayalım. Kalabalığın kesilmediği bu renkli meydanı bir de geleneksel bayramlarda düşünün…
Wawel Kraliyet Kalesi
Gidiyoruz yine harika sokaklar eşliğinde bir sonraki noktamıza, Wawel Kalesi. Kendinizi hikayelerde ve efsanelerde hissetmenize neden olacak bu epik kale neredeyse bin yaşında.
Vistula nehri eşliğinde harika bir manzaraya da sahip olan bu yapının Polonyalı kralların mezarlarının yanı sıra tıpkı görünüşü gibi efsaneleri de mevcut.
Harika manzarası ve yapılarıyla bizi süslü masallara atan Wawel Kalesinden, gerçek olayların yaşandığı bir sonraki durağımıza gidiyoruz.
Auschwitz-Birkenau
Nazi Almanyası tarafından, ikinci dünya savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama ve imha kampıdır. Yaklaşık 1 milyon insanın katledildiği bu kampın sade mimarisi, hapishane benzeri yapısı, dikenli telleri ve döneme ait kalıntılarının arasında gezerken, yaşanan katliamın ciddiyeti içinize işleyecek. Krakow merkezinden yaklaşık 60 km uzaklıkta bulunan bu kampta aynı zamanda insanlara ait çantalar, gözlükler ve hatta protezden oluşan kol bacaklar bulunuyor.
“Şu an Nazilerin binlerce insanı öldürdüğü bir binadasınız. Lütfen sessiz olun: acı çektiklerini unutmayın ve onların anısına saygı gösterin”
Oskar Schindler’in Fabrikası
Günümüzde müze olarak kullanılan bu fabrika sayesinde aynı zamanda birçok yahudinin hayatı kurtulmuştur. Müzenin dizaynına eşlik eden harika ses ve ışık efektleriyle dönemin olaylarını en gerçekçi şekilde yansıtıyor. Gördüklerimizi sindirmemiz ve dinlenmemiz adına bir sonraki durağımıza gidiyoruz.
Yahudi Mahallesi
Mumlarla süslenmiş ve harika bir atmosfere sahip bu sokakta, birbirinden güzel kafeler ve barlar bulunuyor. Alkol odaklı kafelerden oluşan bu sokak, çoğunlukla üniversite öğrencilerinden oluşmakta. Bu mahallede gününüzün boş vakitlerini geçirmek; loş ışık, otantik kafe dizaynları, harika bir ortam ve şarap eşliğinde, gezinin geri kalanında duyacağımız enerjiyi toplamak ve keyiflenmek adına harika bir tercih olacak.
Azize Meryem Bazilikası
Polonya’nın Krakow şehrinin ana meydanında yer alan tuğladan yapılma, Gotik bir kilisedir. Her saat başı kilisenin uzun kulesinden trompet çalındığını duyacaksınız. Bu vesileyle Moğolların şehre düzenledikleri bir saldırı sırasında, alarmı çalarken boğazından vurulan ünlü bir trompetçinin de anıldığı söylenir. Bu epik Gotik yapının da fotoğrafını çektiğimize göre, bir sonraki durağımıza doğru yol alıyoruz.
Wieliczka Tuz Madeni
Dünyanın en eski tuz madeni özelliğini taşıyan Wieliczka Tuz Madeni, 2007 yılında tuz üretimini durdurmuş olsa da görkemliğiyle Polonya’nın en önemli turistik yeri olmaya devam ediyor. İçerisinde büyük katedrali, üç küçük kilisesi, tuzdan heykel ve kabartmaları; mağaraları ve gölü olan bu yeraltı şehrinde gezdikçe keşfetme hissininiz uyanacak. Lehistan krallarının evliliklerine şahit olsa da tarihinin büyük savaş dönemi kalıntılarını da barındırmakta bu maden. Gerçek uzunluğu 300 km olmasına rağmen sadece 3,5 kilometresini gezebiliyoruz. Uzun ve yorucu keşfimiz ardından, yolculuğumuzu noktalamak için Krakow’un en ünlü restoranlarından birine gidiyoruz.
Otantik havası ve kendine has dekoruyla Old Town Restourant. Bize Polonya mutfağının birbirinden farklı lezzetlerini tatma şansı sunuyor. Menüye baktınız mı? Pancar çorbasından tutun yerel Polonya köftesine; ev yapımı elmalı ve tarçınlı votkadan tutun onlarca çeşit şarabına… Gezimizi harika bir akşam yemeği ve bize eşlik eden piyano parçasıyla noktalıyoruz.
Krakow, bize çoğu şehrin yaşatamadığı bir deneyimi yaşatıyor. Sokaklarını süslemiş harika mimarisi, yeraltı şehrinde deneyimlediğimiz keşif ve sokak sanatçılarının sokaklara kattığı renklerle bizi büyülemeyi başarıyor. Aynı zamanda bizi bir mekanda masaldaymış gibi hissettirip, başka bir mekanda da insanoğlunun yaşamış olduğu büyük katliamın ciddiyetini iliklerimize kadar hissetmemizi sağlıyor. Krakow, hissettirdiği birbirinden farklı hislerle bir şehirden beklemediğimiz deneyimi sunuyor. Bunlar da Krakow’u sadece Polonya’nın değil Avrupa’nın en özel şehirlerinden birisi haline getiriyor.