Türkiye’nin en büyük yedinci şehri olarak bilinen Şanlıurfa, Peygamberler Şehri/ Diyarı diye bilinir bunun nedeni ise şehrin 9 bin yıllık bir geçmişinin olması ve birçok peygamberin burada yaşamasıdır. Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alır. ‘Şanlı’ denmesinin sebebi; halkımızın kurtuluş savaşında gösterdiği büyük mücadele ve başarılardır. Genellikle Şanlıurfa denince insanların aklına acılı yemekleri, balıklıgölü çiğköftesi, kebapları ve Harran ovası gelir.
İlk buğday tarımının yapıldığı yer olarak bilinir ve çok verimli topraklara sahiptir. Özellikle ‘Harran Ovası’ toprak ve insan gücü bakımından zengin bir bölgedir.
Turizm’in gelişmiş olduğu bir şehirdir. Camileri ve şehir türbeleri, Kara Ali kaplıcaları, Tek Tek dağları milli parkı ve Atatürk Barajı çok sayıda ziyaretçi almaktadır.
Her gün daha da artan turist sayısıyla ‘kayıp kent’ ya da ‘saklı cennet’ olarak bilinen Halfeti, Şanlıurfa’nın bir ilçesidir. Doğal güzelliklerle bezenmiştir ve sokakları tarih kokmaktadır. Güllerin siyah açması sonucunda karagülü ile ünlenmiştir.
Karacadağ, şehrin en yüksek noktası olarak bilinir ve kışın birçok kişi tarafından ziyaret edilir. Yolunuz düşerse keyifli vakit geçirmek için Karacadağ Kayak Merkezine gitmeden dönmemenizi tavsiye ederiz.
Sıra gecelerinin de bu şehirde önemli bir yeri vardır. Gelenek ve göreneklerine bağlı olan gençler erken yaşta sıra gecelerine katılırlar ve Bunun üzerine Kuran-ı Kerim’de, Enbiya Suresi’nde yazan şekli ile Allah-u Teala ateşe; “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol” diye buyurur ve ateş suya, odunlar da balıklara dönüşür. O günden bu güne dek de göl ve balıklara zarar verilmez, göl büyük bir saygı çerçevesinde ziyaret edilir.bu sayede edebi, adabı, nerede konuşup nerede susması gerektiklerini orada öğrenirler.
Sıra gecesine gelenlere önce çay ve mırranın ikram edildiğini biliyor muydunuz?
Mırra, diğer kahvelerin aksine önemli günlerde ikram edilen acı kahvedir. Ayrıca, dünyanın en sert kahveleri arasında yer alır.
Şanlıurfa, Balıklıgöl efsanesi ile bilinen bir şehirdir. Hikayesinden söz edecek olursak;
Bu, Hz. İbrahim’in ateşe atılma olayı olarak bilinir. Söylenene göre, bu coğrafyada yaşayan Nemrut isimli kral halkına eziyet etmektedir. O dönemlerde ortaya çıkan Nemrut’un büyücüsü Nemrut’a gelerek “bu sene doğacak bir çocuk senin hükümdarlığına son verecek” diyerek onu korkutur. Bunun üzerine Nemrut o sene Hz. İbrahim hariç doğan bütün çocukları öldürür.
Hz. İbrahim büyüyünce Nemrut’a ve putlara karşı bir mücadeleye girişir, sonucunda cezasını çekmesi için mancınığa gerilir ve büyük bir ateşte yanması için fırlatılır. Bunun üzerine Kuran-ı Kerim’de, Enbiya Suresi’nde yazan şekli ile Allah-u Teala ateşe; “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol” diye buyurur ve ateş suya, odunlar da balıklara dönüşür. O günden beri de göl ve balıklara zarar verilmez, göl büyük bir saygı çerçevesinde ziyaret edilir ve yoğun bir ilgi görür.
Sadece hikayesini okuyarak etkilendiyseniz orada bulunup o oksijeni solumaya ne dersiniz? GAP turlarıyla burayı ziyaret edebilir veya Şanlıurfa Otellerinde yerinizi ayırtıp uygun bir fırsatta kaçamak yapmanızı öneririz!