
Ama ben kendi hayalimi gerçekleştirmek için değil, aşık olduğum insanı dünyaya getiren annenin hayali için düştüm yollara…
Yol arkadaşım kayınvaldem
Bugünlerde rahmetle andığım kayınvalidemin tek hayali idi Mısır’a gitmek. Biz de yeşillenmişiz pasaportta. Eşim tam ev insanı bir yengeç. Kayınbabam ise oğlumu ona bırakalım, biz gidelim istiyor. İş bana düştü, başladım araştırmaya. Tur fiyatları en çok vizeden dolayı bütçemizi aşıyor. Oturdum bilgisayar başına. Konaklamadan, ulaşıma, restorantlardan, şehir turlarına kadar yüzlerce site tıklayıp onlarca blog okudum. İlk iş, şubat tatili için kampanyalı uçak bileti aldım. Mısır’ ın güzide tatil şehri Şarm El Şeyh’e.
1-ŞARM
Türk Lirasının daha değerli olduğu nadir ülkelerden biri olan Mısır’ın en pahalı şehri Şarm El Şeyh’te, Naama Bay bölgesinde, denize nazır, orta halli bir motel ayarladım. Bu motelde kahvaltı dahil geceliği 10 dolara 3 gün konakladık. Otelin deniz kenarı olan alt caddesi Taksim tarzıydı. Trafiğe kapalı cadde, eğlence mekanları, nargile kafeler ve alışveriş dükkanları ile doluydu. Oradan üç günlük şehir turu satın aldık. Gündüzleri aldığımız turları keşfederken geceleri bu uzun caddede kalabalığa karışmıştık. Türk olduğumuzu öğrenen esnafın çoğu ‘yu Türk’ diye sorup patlatıyorlardı yerli tekerlemelerini ‘yavvaş yavvaş Hasan Şaş’ yıllar önceki dünya kupasında Hasan Şaş’ın attığı gol ile efsaneleşmiş bu tekerleme. Gerçi sosyal medyada farklı rivayetler de var. Ama bana yerliler bu açıklamayı yaptı.
İlk gün; çölde atv ile safari yapıp kuma bulandık. Tabi eşimi annesiyle paylaşmak kolay değildi. Eşim ile annesi bir atv ile çöllere çıktı, ben de rehberin arkasına atladım. Rehber ile yola çıkınca safari safari oldu. Akşamı bedevi köyünde etekleri rengarenk açılan zenneyi izledik. Sonra yılanlar ile şov yapan bir adam geldi. Biz de kobra ile hatıra fotoğrafı aldık tabi. İkinci gün Sina Yarımadası’nın ucu, Ras El Muhammed milli parkına gittik. Koca koca taşlarla ‘Allah’ yazıyordu. Rehber İspanyolca bile anlattı tarihini. Ama Türkçe maalesef bilmiyordu. Çat pat Arapçamız ile anlamaya çalıştık. Oradan timsahların yaşadığı bir nehir kıyısına götürdü bizi. Oradaki ağacın her derde deva olduğundan söz etti. Attım bir yaprak ağzıma. Son gün dalış yapanların hac ettiği Kızıldeniz’de tekne turuna çıktık. Batık gemi bölgesini gezdirdi. Deniz parlak renklere sahip olsa da 27 derece yüzmek için yakmıyordu bizi. Yine de giydim dalış takımlarını. Ömürüm ilk dalışını dünyanın en çeşitli resiflerine doğru yapacağımı hiç düşünmezdim. Öyle ki o rengarenk mercanlar kızıma isim oldular. Her Türk gibi zorla inip hiç çıkmak istemedim. Eşim ve kayınvaldem dalmadılar, yüzmek ile yetindiler. Telefoncudan 15 liraya aldığımız su geçirmez kılıf ile çok güzel fotoğraflar çektiler. Öyle çok para ödeyip aksiyon kamerası almanıza gerek yok yani.
2- KAHİRE
Üç günün sonunda Şarm şehrinin yan komşusu Dahab’ı es geçerek şehirlerarası otobüs ile Kahire’ye geldik. 1950’lerin İstanbul’u gibi. Eski model araçlar, uyulmayan ışıklar, kapısız minibüsler, kelle koltukta yolculuklarımız… Toz bulutu var şehrin üstünde. Öyle ki kayınvaldem elinde peçete ile metroya bindi, demirlere tutundu. Haksız da sayılmaz hani. Sıyırsan tırnak boyu toz. Metro ile piramitlerin bulunduğu bölge Giza’ ya gittik.
Tam piramitlerin karşısında günlüğü yine 10 dolara bir motelde kaldık üç gün. Gece piramitlerdeki ışıklı sesli şovları otelin terasından izledik. Sabah ilk iş piramitlere gitmek oldu. Deve yolunu kullananlar sağdan soldan kaçarak girenler çoktu. Biz düzenin olmadığı giriş kapısından ittire ittire girdik içeri. Mısırlılar 10 cıpşın ile girerken (2 TL), biz kişi başı 50 dolar ödedik. Ama ödenmez mi dünyanın yedi harikasından bana göre en harikasına. Gerçi otelin manzarası da yetermiş içerisi çok büyük ve denetimsiz. Bir çok Mısırlı seni rahatsız ediyor. Kontrol eden polis yok.
İkinci gün tozlu metro ile Mısır Müzesi’ ne gittik. Kayınvaldem tarih öğretmeni. Bizi aydınlattı. Sonra İngiliz bir rehberin peşine takıldık. Bir de ondan dinledik anladığımız kadarını. Piramitlerden çıkarılan her firavunu inceledik, saf altın kaplı tabutları ile. Gözüm gönlüm mumyaya, firavunlara ve efsanelere doydu tam 7 saat. O da acıktık diye çıktık. Bu tarihi dünyaya girmek yine bize 50 dolar civarı iken, Arap kökenlilere daha ucuzdu. Çıkıp Nil Nehri kenarında demirlemiş gemi restorantlardan en cafcaflısında, Mısır’ın ünlü yemekleri Hamam Mahsi (güvercin kebabı), Koşari (bakliyatları kavurup üstüne yağda kızdırılmış soğan döküyorlar) ve Falafel (nohut öccesi) yedik. Hesap 100 dolar artı vergi 100 dolar. Bu adüsyondan sonra hep sokak yemekleri yedik.
Kahire’de son gün en can alıcı idi. Mısır çarşısı! Hayatımda görmediğim meyveleri tezgahlardan seçe seçe gittik. Tropik meyveler burada daha ucuz. Bir şehir kadar büyük idi Mısır çarşısı. Hediyelik eşya, yöresel kıyafetler ve nargile tütünününden başım döndü. Saatlerce yürüdük. Zaten kalabalık olan çarşı, gün batımına doğru daha da doldu. Gelmeden önce yaptığım araştırmalardan Mısır Çarşı’sının tahtakalesi Jordi’yi buldum. Saatlerce kaldım. Hediyelik papirüs ayıraçlar, boy boy fosforlu papirüs çerçeveler, sfensk şeklinde eşyalar, yerel dokumalar, mısır alfabesini içeren cetveller, çubuklar, mısır şahaserleri ile motiflenmiş kartlar, iskambil kağıtları, zarflar, takılar, biblolar… fiyatları da o kadar uygundu ki keşke daha çok alsaydım. Gerçi havaalanında bu kadar çok aldığımızı gören polisler, bavul ticareti yaptığımızı sandılar.
Üç günlük Kahire serüveni hep eski Kahire’de geçti. Yeni Kahire dedikleri kısımda ise daha elit kesim yaşıyordu. Nil Nehri’nin diğer kısmına düşen yeni Kahire’yi gezmek başka bir tura kaldı. Son gün tren ile 2 saatte daha kuzeye İskenderiye’ye gitmek istedik. Saatler uymadı. Limanını ve kütüphanesini gezmek planlarımda vardı. O da sonraya kaldı.
Kahire’den gece bindik otobüse 10’a yakın pasaport kontrolünden sonra Kızıldeniz’i geçerek döndük Şarm’a. Otobüste yol boyu Kur’an-ı Kerim dinledik. Orda şarkı niyetine dinliyorlar. Minibüs ve taksilerde de durum aynı idi. Yol boyu kayınvaldem anlattı, ‘Atalarımız Mısır’a dayanıyor. Bizim Kahire’de gömülü altınlarımız var.’ Belki bir gün e-devlet daha da derin atalarımızı ve altınlarımızı bulur. Ne dersiniz?
3- DÖNÜŞ
Gidiş dönüş uçak biletinin Şarm Havaalanı’ndan almıştım. Kahire’ye uçuş daha pahalı idi. Deneyimlerimden sonra Mısır’ın güney ucunda Hurgada şehrine daha uygun fiyata uçacağımızı öğrendim. Ayrıca çevresinde gezilecek o kadar çok rota var ki… hem Şarm’dan daha ucuz hem de denizi daha sıcak. Sadece bu destinasyona bile plan yapabilirim bebeğim yaş alınca.
Şarm-Kahire arası yerel firmalardan uçmayı düşündük önce. Sonra bilet almak zor geldi, fiyatları bile anlamadık. Öğrencilik boyu binmişiz otobüse. Mısır’da niye binmeyelim? Gerçi dönerken tatil analizi yaptığımızda kayınvaldem ‘Tam öğrenci işi tatil oldu’ dedi. Yine haklıydı. Çünkü 7 gün boyunca yiyip, içip, gezdik ve uçak bileti dahil kişi başı 500 dolar para ödedik( sene 2019). Tabi burda Jordi’den aldıklarımızı hesaba katmıyorum. Yaşasın alışveriş!
4- SON OLARAK
Emekli Tarih Öğretmeni sevgilimi kayınvaldemi 2021 Mart ayında yıllarca mücadele ettiği kanserden kaybettik. Bazen kızdık birbirimize, bazen eşimden çok yanımda ve çocuklarımın yanında oldu. Mısır onun hayali olsa da beraber ilk yolcuğumuz İtalya’ya idi. Yurt dışı için görülmesi gereken ilk ülke. Hani Türk insanı her yere herkesi davet eder ya biz de öyle sohpet ederken ‘İtalya turuna katılır mısın bizimle?’ diye sormuştuk kayınvaldeme. Ve gelin-damat-kayınvalde üçlüsü ile İtalya turuna çıktık. Hayatımın en ilginç tatili oldu İtalya. O da bir sonraki yazımıza…
Seni çok seviyor ve çok özlüyoruz Seher Arslan…
Yazan : İki ceylan yavrusu biri Mert’tir, biri Mercan’ın annesi,
Öğretmen Ceylan Arslan
İnstangram : https://www.instagram.com/tekkusceylan/?hl=tr